38 bin kişi daha işini kaybedecek

Cumhurbaşkanlığı 2021 yıllık programına göre, bu yılın sonuna kadar en az 38 bin kişi daha işini kaybedecek ve işsiz sayısı 4 milyon 265 bin kişiye yükselecek. Üstelik işsiz sayısı artarken istihdamda olan yani bir işte çalışanların sayısı bu yılın sonunda, geçen yıla göre 1 milyon 347 bin kişi birden azalacak.

 

Yıllık programda toplam işsiz sayısının temmuzdan yıl sonuna kadar olan dönemde 38 bin kişi daha artarak 4 milyon 265 bine çıkacağı hesaplandı. Programa göre en son temmuz itibarıyla yüzde 13.4 olarak açıklanan işsizlik oranının da yılın sonunda 0.4 puan artarak yüzde 13.8'e çıkacağı belirtildi. Türkiye İstatistik Kurumu verilerine göre, temmuz ayı itibarıyla işsiz sayısı 4 milyon 227 bin kişiye ulaşmıştı.

530 BİN KİŞİ AZALACAK

Yıllık programda halen bir işte çalışan ya da kendi işinin sahibi olarak istihdam içinde yer alanların sayısında da temmuzdan yılın sonuna kadar olan dönemde 530 bin kişilik bir azalma olacağı tespit edildi.

GERÇEK İŞSİZ GÖRÜNMEYECEK

Temmuzdan yılın sonuna kadar olan dönemde 530 bin kişi istihdamdan düşecek olduğu halde işsiz sayısındaki artış resmi rakamlarla 38 binde kalacak. Temmuzda çalışırken yılın sonunda hiçbir yerde çalışmıyor durumuna gelen 530 bin kişiden yaklaşık 500 bin kişi işsizler arasında yine görünmeyecek. Programdaki veriler, bu durumun 493 bin kişinin iş gücünden çıkacak olmasından kaynakladığını işaret ediyor. Programa göre iş gücü yılın sonunda temmuza göre 493 bin kişi azalarak 30 milyon 998 bin kişiye düşecek.

Programda ayrıca 2020 yılı temmuz ayında geçen yılın aynı dönemine göre istihdamda olan kişi sayısının 1 milyon 254 bin azaldığı belirtildi.

Fransa'da Türklere saldırı! Yaralılar var


 

Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron'un radikal politikaları ve söylemleri nedeniyle İslam düşmanlığının körüklendiği Fransa'da, Ermenistan yanlıları Türklere saldırdı. Olayda 5 kişinin yaralandığı öğrenildi.

Fransa'nın güneydoğusundaki Isere kentinde Ermenistan yanlısı gösteri yapan protestocuların A7 otoyolunu kapatarak işe giden Türklere saldırması sonucu 5 kişi yaralandı.

Görgü tanıklarının yaptığı açıklamaya göre, 300-400 Ermeni protestocu A7 otoyolunu her iki yönden ulaşıma kapattı.
 

Sabah saatlerinde Lyon ve Marseille yönlerine doğru trafik sıkışıklığı başladı.

Trafikte kalanlarla protestocular arasında tansiyon yükselirken, Ermenistan yanlısı protestocular, işe gitmek isterken kendilerine tepki gösteren bir grup Türk vatandaşına saldırdı.

Protestocular 1'i ağır 5 Türk asıllı kişinin yaralanmasına sebep oldu. Ağır yaralanan kişi hastaneye kaldırıldı.

Göstericilerin otoyolu terk etmesinin ardından trafik açıldı.

TL değer kaybında iflas eden Arjantin’in pesosuyla yarışıyor


 

Döviz kurlarında her gün yeni bir rekor kırılıyor. Hazırladığımız üç tabloda TL'nin dolar karşısında haftalık, yıl başından bu yana ve üç yıllık durumunu dünyadaki diğer ülkeler ile kıyasladık. Türk Lirası'nın dolar karşısındaki performansı iflas eden Arjantin pesosuyla yarışıyor.

Türkiye bir kez daha kur krizi yaşıyor. Dolar ve euro gibi dünyanın önde gelen para birimleri karşısında Türk lirası serbest düşüş içinde. Bugün öğle saatleri itibarıyla dolar/TL’de 8,32, euro/TL’de ise 9,77 seviyesi görüldü.

Öyle ki, döviz kurlarıyla ilgili haber yazmak da zorlaştı çünkü aşırı oynaklık var ve siz cümlenizi bitirmeden kurda yeni rekor seviyeler görülebiliyor.

TL’nin değer kaybıyla birlikte vatandaşların alım gücü düşüyor, şirketlerin ve kamunun borç yükü artıyor, sanayide maliyetler katlanıyor.

SADECE BUGÜNÜN SORUNU DEĞİL

Öte yandan, TL’deki değer kaybı, sadece bugünün sorunu değil. Dünyada para birimlerinin dolar karşısındaki performansına baktığımızda, haftalık, yıllık ve 3 yıllık verilerde TL hep en çok değer kaybeden para birimleri arasında ilk üçte yer alıyor (Çok ağır bir ekonomik çöküş yaşayan Venezuela’nın bolivarı liste dışında yer alıyor).

Investing.com verilerine göre, Türkiye saatiyle 13:26 itibarıyla, bugün dolar karşısında en çok değer kaybeden para birimi yüzde 2’lik kayıpla Rus rublesi. En çok değer kaybedenlerde ikinci sırada ise yüzde 1,57’lik kayıpla TL geliyor.

3 YILLIK BAZDA ARJANTİN PESOSU LİDER

Haftalık bazda bakıldığında yüzde 5,71’lik kayıpla TL birinci sırada.

Son bir aylık verilere bakıldığında, TL değer kaybında yüzde 5,63’le yine ilk sırada.

Yıl başından bu yana bakıldığında Brezilya reali yüzde 29,58’lik kayıpla birinci. İkinci sırada yüzde 28,26’lık kayıpla TL yer alıyor.

Son 3 yıla bakıldığında ise iflas eden Arjantin yüzde 77,52’lik kayıpla ilk sırada. TL ise yüzde 54,32’lik oranla ikinci sırada yer alıyor.

Arjantin, 2020’de dış borçlarını ödeyemeyerek 9. kez iflas etti ve kreditörlerin yani alacaklıların bir kısmıyla yeniden yapılandırma anlaşması yaptı.

Merkez Bankası’nın politika faizinin enflasyonun çok altında kalması, yabancı sermaye kaçışı, jeopolitik gerilimler, yüksek cari açık, ABD’de Ankara’ya karşı daha sert bir politika benimsemesi beklenen Joe Biden’ın başkanlık seçimi anketlerinde Donald Trump’ın önünde yer alması gibi unsurlar da TL üzerinde baskı yaratıyor.

Fransız basını Erdoğan'ın sözlerini yorumladı: "Amaç dikkati ekonomiden başka yere çevirmek"

 

Fransa'da hem sağ hem de sol eğilimli gazetelerde, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron'a yönelik sarfettiği "zihinsel noktada bir tedaviye ihtiyacı var" sözlerini ve Fransız ürünlerini boykot çağrısını eleştiren yazılar yayımlandı.

Fransa'da hem sağ hem de sol eğilimli gazetelerde, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron'a yönelik sarfettiği "zihinsel noktada bir tedaviye ihtiyacı var" sözlerini ve Fransız ürünlerini boykot çağrısını eleştiren yazılar yayımlandı.

Fransa'nın en önemli merkez-sol gazetesi Le Monde'da Marie Jego imzalı bir makalede, "Türk Cumhurbaşkanı'nın Emmanuel Macron'a yönelik saldırıları onu bir kez daha uluslararası sahnenin ön sıralarına taşısa da, aynı zamanda derin bir krizle karşı karşıya olan ülkesinin zayıflayan ekonomisini açığa vuruyor" denildi.

Makalede, "ekonominin kötü performansının, Kürtlere yönelik artan baskının ve Covid-19 salgınının kontrolden çıkmasının" Erdoğan'ın imajını kötü etkilediğini savunuldu ve "(Erdoğan'ın) öncelikli isteği olan dindar bir nesil yaratma hedefi bir fiyasko" ifadeleri yer aldı.

Le Monde'da aynı yazar tarafından kaleme alınan başka bir makalede, "Türk Cumhurbaşkanı Fransız mevkidaşına olan saldırılarını artırınca pazar günü Fransız Büyükelçisi'nin Ankara'dan geri çağrılmasına sebep oldu. İmamların yerelde eğitimini dayatan Paris, Türkiye'nin din aracılığıyla etkisini yayma siyasetini sınırlandırıyor" denildi.

Makalede, Samuel Patty cinayetinin ardından Fransa'daki Türk Büyükelçisi'nin başsağlığı dileklerini ilettiği belirtiliyor ancak ardından "(Cinayetin) Türkiye'de farkına varılmadı, basın tarafından yayılan resmi hikaye Fransa'daki 'İslamofobi' ve 'faşizm' üzerine kuruluydu" deniliyor.

Samuel Paty isimli öğretmen ifade özgürlüğünü derste Muhammed Peygamberin karikatürleri üzerinden anlatmasının ardından başı kesilerek öldürülmüştü.

'Erdoğan yeni krizler yaratma ihtiyacı hissediyor'

Merkez sağdaki Le Figaro'da Dış Haberler Müdürü Philippe Gelie tarafından kaleme alınan başyazıda ise şu ifadeler yer aldı:

"Kişisel aşağılamada bulunma isteği Erdoğan'ın siyasi hedefine hizmet ediyor: Bütün İslamcıları Fransa'ya -Suriye, Libya, Doğu Akdeniz ya da Dağlık Karabağ'da oynadığı kirli oyunları en güçlü şekilde ve mütemadiyen dile getiren ülkeye- karşı bir araya getirmek. Hız kaybeden bütün otokratlar gibi, Türk Cumhurbaşkanı dikkati ekonomik ve demokratik başarısızlıklarından başka yere çekmek için yeni krizler yaratma ihtiyacı hissediyor. Ülkemiz ve ürünlerimiz (kültürel olanlar da dahil) rejimler tarafından boykot edildi, hiçbirinin dini ya da siyasi görüş hakkında öğretecek bir dersi yok. Erdoğan'ın sessizliğiyle göz yummuş gibi göründüğü, öğretmen Samuel Paty'nin alçakça terörist suikastından sonraki tersine yöneltilen bu suçluluk, bizim hakkımızda değil onlar hakkında daha çok şey söylüyor."

Gelie makalesine, "İslamcılar arasında, aşağılamalar sıklıkla öldürmeye davetiyedir. Bu gözdağı karşısında Batı demokrasileri değerlerini savunmak için safları sıklaştırmalı, çünkü kimse korunacağına inanamaz. Burada yaktıkları mavi-beyaz-kırmızı bayrak Fransa'nınki değil, özgürlüğünki" sözleriyle devam ediyor.

 

 

İstanbul Valisi: İstanbullu hasta işe gidiyor, çünkü işten atılmaktan korkuyor


 

İstanbul Valisi Ali Yerlikaya, kentte koronavirüsle mücadele konusunda belediye başkanı Ekrem İmamoğlu ile sürekli temasta olduklarını söyledi. İstanbulluların hasta oldukları halde işe gittiklerini anlatan Yerlikaya, bunun nedeninin işten atılma korkusu olduğunu belirtti.

Habertürk yazarı Fatih Altaylı, şehirdeki yeni tip koronavirüs (Covid-19) vakalarının patlamasının ardından eleştirdiği Yerlikaya’dan telefon aldığını yazdı bugünkü köşesinde. Yerlikaya’nın, “Tüm olanlar için bir günah keçisi, bir kurban arıyorsanız ben buradayım. İstanbullu hasta hasta işe gidiyor. Çünkü Covid’den korkuyor ama işten atılmaktan daha çok korkuyor. Bu noktada bir sorun var.” dediği ni aktaran Altaylı’nın köşe yazısına göre Yerlikaya şunları söyledi:

BAŞINDAN BU YANA UYARILARIMIZI YAPTIK

“Ekim ayında İstanbul’da salgının en üst seviyeye geleceğini İl Pandemi Kurulumuzda öngörmüştük. Tatilden dönecek olanlar, köylerinden, memleketlerinden gelecek olanlarla beraber bir yükseliş olacağını biliyorduk. Bununla ilgili olarak başından beri uyarılarımızı yaptık.
Siz lokanta ve kafelerin doluluğundan ve denetimsizlikten söz etmişsiniz. Doğrudur. Ama denetim yapmıyoruz demek bize haksızlık. Emniyet ve jandarma ile birlikte 21 Eylül ile 25 Ekim arasındaki 34 günlük sürede toplam 49 bin 767 ihbarı değerlendirmişiz. Bunun yanı sıra re’sen yaptığımız denetim sayısı 1 milyon 643 bin 590. Toplamda 1 milyon 693 bin 357 denetim yapılmış. Buna karantinada olması gerekenleri kontrol için yapılan denetimler de dahil.

“EKREM BAŞKAN’LA SÜREKLİ TEMAS HALİNDEYİZ”

Emin olun ki, pandeminin başından beri en yakın çalıştığım kişi Büyükşehir Belediye Başkanımız. Benim işim siyaset değil. Hizmet. Bunun için de Ekrem Başkan’la sürekli temas halindeyiz. Çok da iyi çalışıyoruz bilesiniz. Hiçbir sıkıntı yok.

İstanbul’da salgının yeniden yükselmesindeki en önemli neden toplu ulaşım. Bunu unutmayalım. Bu toplu ulaşımı rahatlatamazsak bu salgını kesemeyiz. Bunu da taşıt sayısını arttırarak yapamayız. Metrobüs zaten limitte. 17 saniyede bir otobüs geçiyor. Bunu daha da kısa süreye indiremeyiz. Diğer hatlarda da sefer sayısını arttırsak bu kez de durak yoğunluğu sorun olarak karşımıza çıkıyor. Vatandaşa durakta bekleme diyemeyiz.

‘Eve ekmek götüremiyoruz’ diyen esnafa Erdoğan ‘Bu bana çok abartılı geldi’ dedi, çay dağıttı

Partisinin 7. Olağan Kongresi için Malatya'da bulunan Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın esnafla diyaloğu dikkat çekti. Servisçi olduğunu belirten vatandaş Erdoğan'a, "İşsiziz. Evimize ekmek götüremiyoruz" dedi. "Bu bana çok abartılı geldi" yanıtını veren Erdoğan, "Keyif çayı bu. Bu çayı iç" diyerek çay dağıttı.

Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan partisinin 7. Olağan İl Kongresi için gittiği Malatya’da vatandaşa otobüsünden çay dağıttı.

Erdoğan’ın bir vatandaş ile konuşması dikkat çekti. Servisçi esnafı olduğunu belirten vatandaş, “Pandemiden dolayı Sayın Cumhurbaşkanım büyük bir mağduriyetimiz var. 350 bin servişçi esnafımız Malatya’da sizden müjdeler bekliyor” dedi. Cumhurbaşkanı Erdoğan ise, “Ne müjdesi? Ben müjdeyi verdim zaten” diye karşılık verdi.

“BU ÇOK ABARTILI GELDİ BANA”

Esnaf, “İşsiziz. Evimize ekmek götüremiyoruz” diye sözlerine devam etti. Erdoğan, “Bu biraz bana abartılı geldi. Çok abartılı geldi bana” dedi.

Derdini anlatmaya devam eden Esnaf, “Sayın Cumhurbaşkanımız bütün ödemelerimiz devam ediyor, işlerimiz düştü” diye sürdürdü.

“KEYİF ÇAYI BU, İÇ”

Erdoğan, “Çok abartı…Düştü ifadene tamam, eyvallah. Ama eve ekmek götüremiyoruz dediğin zaman…” diyerek konuşmasını noktaladı.

Esnaf, “Servisçi gerçekten perişan. Gerçekten zor durumdayız” ifadelerini kullandı. Erdoğan ise “Keyif çayı bu. Bu çayı iç” diyerek çay dağıttı.

Görüntüleri CHP Malatya Milletvekili Veli Ağbaba paylaştı.

 

 

 

Emine Erdoğan, 50 bin dolarlık Hermes çantasından vazgeçecek mi?


 AKP'li Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, Sarayında Mevlid-i Nebi Haftası Açılış Programı adlı bir etkinlikte konuştu.

Erdoğan’ın hedefinde yine Fransa vardı. Cumhurbaşkanı, Fransız mallarına dönük boykot çağrısı yaptı, “Sakın Fransız markalarına itibar etmeyin, bunları satın almayın” dedi.

Erdoğan'ın boykot açıklamasının öne çıkan bölümleri şöyle:

“Fransa'da Müslümanlara zulüm varsa oraya da sahip çıkalım diye dünya liderlerine sesleniyorum. Fransa'da Müslümanlara zulüm varsa oraya da sahip çıkalım diye dünya liderlerine sesleniyorum. Nasıl Fransa'da Türk markalı mal satın alınmayın diyorsa, buradan milletime sesleniyorum, sakın Fransız mallarını satın almayın.

Gün geçmiyor ki Müslümanlara ait ibadethaneye saldırı haerini almayın. Buradan Şansölye Merkel'e de sesleniyorum; hani sizde din özgürlüğü vardı, devletinizin güvencesi vardı? Bir sabah namazında yüzü aşkın polis camiye saldırıyor. Bunların tam tersini Türkiye'den duydunuz mu, hayır. Bizde gerçek din özgürlüğü var, bunlarda yok.

TÜRKİYE-FRANSA TİCARETİ

Doğu Akdeniz ve Libya'daki gelişmeler nedeniyle Türkiye ile Fransa arasında diplomatik gerginlik artarken bu gerilim ticaret sahnesinde bugüne kadar önemli bir karşılık bulmadı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın eşi Emine Erdoğan, 'İsraftan kaçınmak, ölçülü yaşamak, yeme içmeden tutun doğal kaynakların kullanımına kadar İslam, bize sürdürülebilir bir yaşamın sınırlarını çizer' dedi. Yurtdışı gezilerinde kullandığı lüks çantalarla gündem olan Emine Erdoğan, son olarak Japonya gezisine 50 bin dolarlık çantayla gitmişti

Emine Erdoğan, kadın il müftü yardımcıları ve baş vaizlerle Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'nde düzenlenen öğle yemeğinde bir araya geldi.

Buluşmada Emine Erdoğan, "israftan kaçınılması" gerektiğini söyleyerek, “İsraftan kaçınmak, ölçülü yaşamak, yeme içmeden tutun doğal kaynakların kullanımına kadar İslam, bize sürdürülebilir bir yaşamın sınırlarını çizer" şeklinde konuştu.

1100 odalı Saray'da yaşayan Erdoğan, yurtdışı gezilerinde kullandığı lüks çantalarla gündem olmuş, son olarak Japonya gezisine 50 bin dolarlık çantayla gitmişti.

Birleşik Gençlik Meclisi’nin deklarasyonuna polis saldırısı: 61 kişi gözaltına alındı ama açıklama gerçekleştirildi


 Gençlik örgütlerinin 15 Kasım’da ilan edecekleri Birleşik Gençlik Meclisi öncesi Kadıköy’de yapmak istedikleri açıklamaya gerçekleşen polis müdahalesinde en az 40 kişi darp edilerek gözaltına alındı. Müdahalenin ardından HDP’li Piroğlu’nun da aralarında bulunduğu yaklaşık 10 kişilik grup, tekrar meydana gelerek açıklama yapmak istedi. Yeniden gerçekleşen polis müdahalesinde bu kez yaklaşık 10 kişi de darp edilerek gözaltına alındı

Halkların Demokratik Partisi (HDP) Gençlik Meclisi, Yeni Demokrat Gençlik, Devrimci Öğrenci Birliği ve Gençliğin Devrimci Güçleri (DEV-GÜÇ), 15 Kasım’da ilan edecekleri Birleşik Gençlik Meclisi öncesi bir araya gelerek, kampanyanın startını vermek istedi. Kadıköy Rıhtım’da buluşan gençlik örgütlerine HDP Milletvekili Musa Piroğlu da destek verdi.

Mezopotamya Ajansı’nın (MA) haberine göre, “Örgütlülüğümüz için faşizme karşı birlikte yürüyoruz” pankartı açan gençler, Mazlum Doğan, Deniz Gezmiş, Mahir Çayan ve İbrahim Kaypakkaya’nın resimlerini taşıdı. Sık sık “Direne direne kazanacağız” ve “Faşizme karşı omuz omuza” sloganları atan gençlerin açıklaması daha başlamadan polis İbrahim Kaypakkaya’nın resminin suç olduğunu belirterek kaldırılmasını istedi. Bunun üzerine HDP’li Piroğlu ile polis yetkilileri arasında kısa bir görüşme gerçekleştirildi. Görüşmenin ardından ise polis, gençlere saldırarak, 30’a yakın kişiyi darp ederek gözaltına aldı.

Bu esnada haber takibi yapan Gazeteci Fatoş Erdoğan da polisler tarafından darp edilerek gözaltına alındı. Polis, Erdoğan’ı gözaltı aracına götürdükten sonra serbest bıraktı.

40 gözaltına rağmen açıklama gerçekleştirildi

Müdahalenin ardından HDP’li Piroğlu’nun da aralarında bulunduğu yaklaşık 10 kişilik grup, tekrar meydana gelerek açıklama yapmak istedi. Yeniden gerçekleşen polis müdahalesinde bu kez yaklaşık 10 kişi de darp edilerek gözaltına alındı.

İkinci polis saldırısından sonra yarım kalan açıklama yaklaşık 40 kişinin gözaltına alınmasına rağmen gerçekleştirildi.

 

Trabzon böyle bir yükseliş görmedi

 


 Ali Ayvazoğlu, belediyede işçi kadrosunda işe başladı. Şimdi milletvekili olan Bahar Ayvazoğlu ile evlendi. Ardından özel kalem müdürü oldu. Sonra da Ankara İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü’ne atandı.Trabzon bugünlerde ilginç bir yükseliş hikayesine tanıklık ediyor. Ali Ayvazoğlu, Trabzon Belediyesi'ne bağlı TRABEL şirketinde işçi kadrosunda çalışırken, aynı zamanda Atatürk Köşkü'nde bekçi olarak görev yaptı. Bahar Hanım (Bahar Ayvazoğlu) ise Mustafa Yanmış'ın Merkez İlçe Başkanlığı döneminde AKP'ye sekreter olarak işe alındı.


Ayvazoğlu, ilçe binasına sıkça gidip gelmeye başladı. Evli olan Ali Ayvazoğlu, Bahar Hanım'la dostluğunu ilerletti. Ayvazoğlu eşinden ayrıldı ve Bahar Hanım'la evlendi. AKP İl Kadın Kolları Başkanı Havva Gümüş'ün, Büyükşehir Belediye Meclis Üyeliği'ne seçilmesi üzerine boşalan Kadın Kolları Başkanlığı'na Bahar Ayvazoğlu atamayla getirildi.

KARİYER BAŞLIYOR

2014'de Ortahisar Belediye Başkanlığı kuruldu. Başkanlığa AKP İl Başkanı Ahmet Metin Genç seçildi. Genç, özel kalem müdürü bulunmasına rağmen Ayvazoğlu'nu kağıt üstünde özel kalem müdürü yaptı. Daha önce turist rehberliği de yapan Ayvazoğlu'nun üst bir göreve getirilmesi için çalışma yapıldı. Trabzon'un 20 yıldır Kültür ve Turizm İl Müdürü İsmail Kansız görevinden alındı. Böylece Ali Ayvazoğlu, İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü görevine vekaleten başlatıldı.

2015'te Bahar Ayvazoğlu'nun milletvekili seçilmesinden sonra Ayvazoğlu da bu göreve asaleten atandı. Eşin Trabzon'da, milletvekilinin Ankara'da bulunması sorununu aşmak için formül bulundu. Ayvazoğlu, Trabzon'dan Ankara Kültür ve Turizm İl Müdürlüğü'ne atandı. Ancak bu görevde de uzun süre kalmayacağı, bakan yardımcılığı ya da genel müdürlüğe atanacağı ileri sürüldü.

Gündem Sokak röportajında Erdoğan’ı eleştiren vatandaşın evi basıldı: Doğruları söylemeye devam edeceğim


 

İsmail Demirbaş'ın evi, Antalya'da verdiği sokak röportajında iktidarı eleştirdiği için aynı gün basıldı. Adli kontrol ve yurtdışı yasağı kararıyla serbest bırakılan Demirbaş, “Ben doğruyu söylemeye devam edeceğim. Korkmadan, çekinmeden..." dedi.

Antalya'da sokak röportajı sırasında konuşan İsmail Demirbaş, iki gün önce gözaltına alındı. Demirbaş verdiği röportaj sırasında ülkedeki ekonominin gidişatını ve iktidarı eleştiren cümleler sarf etmişti. Röportaj sonrası Demirbaş'ın evini polisler basarak kendisini gözaltına aldı. Demirbaş adli kontrol ve yurtdışı yasağıyla serbest bırakılırken, “Ülkemin geldiği duruma üzülüyorum. Ben bildiklerimi söylemeye devam edeceğim” dedi.

'BİRİLERİ SENİ DOLDURUŞA GETİRİYOR'

Gazete Duvar'dan Hacı Bişkin'in haberine göre, Demirbaş'ın evi, 22 Ekim'de verdiği röportaj sonrasında akşam saat 21.30'da polisler tarafından basıldı. Demirbaş gözaltı anını şöyle anlattı: “Eve 6 polis geldi, oturduğum apartmanın bütün çevresini tuttular, evin önünde de 3 araç bekliyordu. Çok büyük bir suç işlemişim gibi beni bekliyorlardı. Kimliğim gösterdikten sonra beni evden aldılar.”

Antalya Emniyet Müdürlüğü'nde gözaltında tutulan Demirbaş burada kendisine baskı uygulandığını anlattı: “Benden ifade alan kişi, 'Sen vahabisin' diyerek beni suçladı. Yine bana, 'Birileri seni dolduruşa getiriyor. Birileri sana bunları söylüyor sen de bunları tekrarlıyorsun' dedi. Benim kendi düşüncelerim olamaz mı? Bu baskılar altında ifade verdim.”

'DOĞRU BİLDİKLERİMİ SÖYLEMEYE DEVAM EDECEĞİM'

Demirbaş, savcılıkta da ifade özgürlüğü kapsamında konuştuğunu belirtti. Ancak savcılık Demirbaş'ı adli kontrol ve yurtdışı yasağıyla mahkemeye sevk etti. Demirbaş, kendisini bu nedenle gözaltına alanlar hakkında suç duyurusunda bulunacağını söyleyerek şöyle devam etti: “Doğru bildiklerimi söylemeye devam edeceğim. Eleştirmeye devam edeceğim. Beni emniyete davet etselerdi giderdim. Kaçmam, terörist değilim. Ailemin, çevremin korkmasını istiyorlar. Bana terörist muamelesi yaptılar. Türkiye Cumhuriyeti'ni savunduğumuz için bizi korkutmaya çalışıyor. Ben doğruyu söylemeye devam edeceğim. Korkmadan, çekinmeden... Her Türkiye Cumhuriyeti vatanadaşı gibi Atatürk'ün yolunda devam edeceğiz. Gözaltı, gerçekleri söylememize engel olamaz."

İmamoğlu, İstanbul için düzenlenen korona toplantısını tweetten öğrendi!


 

Sağlık Bakanlığı’nın İstanbul’da artan Kovid-19 vakaları için düzenlediği toplantıya İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu davet edilmedi. İmamoğlu, söz konusu toplantıyı, Sağlık Bakanı Fahrettin Koca’nın sosyal medya paylaşımından öğrendi.

Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, Twitter’dan akşam saatlerinde Kovid-19 salgınının İstanbul’daki seyrine ilişkin olarak bir toplantı yapıldığını duyurdu.

Bakan Koca, toplantıya İstanbul Valisi Ali Yerlikaya’nın, İl Emniyet Müdürü Zafer Aktaş’ın, İl Sağlık Müdürü Kemal Memişoğlu’nun katıldığını duyurdu. Bakan yardımcılarının, saha koordinatörlerinin ve başhekimlerinin de katıldığı toplantıda salgının İstanbul’daki seyri değerlendirildi ve alınacak tedbirler kararlaştırıldı.

İmamoğlu’nun Bakan Koca başkanlığındaki toplantıdan haberinin dahi olmadığı ve Bakan Koca’nın sosyal medya paylaşımından öğrendiği belirtildi.

CHP’DEN TEPKİ

CHP, İBB Başkanı İmamoğlu’nun toplantıya çağrılmadığını açıklayıp durumu skandal olarak nitelendirdi.

CHP’den yapılan açıklamada şu ifadelere yer verildi:

“İstanbul’da vaka sayısının Türkiye genelinin %40’ına ulaştığı resmen açıklanırken, alınacak tedbirle ilgili yapılan toplantıya İBB Belediye Başkanımız Ekrem İmamoğlu’nun çağırılmaması skandaldır. Ülkeyi yönetemedikleri gibi herhangi bir krizi de yönetemediklerinin ispatıdır.

Saray iktidarı, İstanbul’da yaşadığı seçim hezimetinin intikamını İstanbullular’dan alamaz. Halkımızın sağlığından daha önemli bir şey yoktur… Kibirli saray yöneticileri ve bu yanlışla adını kirleten @drfahrettinkoca sağlığı siyasallaştırma yanlışından derhal dönmelidir.”

 

Bütçe açık verme devam ederken, taşıt alımına devam.

 

TBMM'ye sunulan yeni bütçe yasa teklifine göre, önümüzdeki yıl kamu kurum ve kuruluşlarına ambulans ve motosikletler hariç bin 652 yeni araç alınacak. Hazine'nin 100 lüks aracı olacak.

Saray'a 47 yeni araç 

Sözcü'nün haberine göre zengin araç filosuyla dikkatleri çeken Cumhurbaşkanlığı'na 47 yeni araç daha alınacak. Tamamının Cumhurbaşkanlığı hizmetlerinde kullanılmak üzere satın alınacağı belirtilen araçlardan 30'u binek otomobil, 5'i 17 kişilik minibüs, 5'i pikap, 5'i panel ve 2'si de en az 41'er kişilik otobüsten oluşuyor. Cumhurbaşkanlığı bu yıl da 2'si güvenlik donanımlı 26 yeni araç almıştı. Gelecek yıl milli saraylar için de 1 araç alınacak.

Bu yıl kamuya alınacak araç dağılımında en dikkat çekici alımı Hazine ve Maliye Bakanlığı yapacak. Bakanlık, önümüzdeki yıl tamamının cins ve fiyatını kendisinin belirleyeceği ve fiyat limitine tabi olmayan araç anlamına gelen T22 sıra cetveline tabi 100 adet taşıt alacak. Yeni araçların merkezi yönetim kapsamındaki idarelerin ihtiyaçlarını karşılamak amacıyla kullanılacağı ve parasının ilgili idarelerce ödeneceği belirtildi. T22 dışında kamuya alınacak araçların ÖTV ve KDV hariç azami satın alma bedeli, otomobillerde 195 bin 500 ila 215 bin lira arasında değişiyor. T22'ye tabi araçlarda ise bu sınırlar gözetilmiyor.

Türkiye'nin neredeyse bir şehri artık Katar'ın

 


Katarlılarının Türkiye’den edindiği gayrimenkullerin Katar Emiri’nin annesi Şeyha Moza’nın Kanal İstanbul güzergâhındaki arazisi ile sınırlı olmadığı ortaya çıktı.

Kanal İstanbul güzergahında 44 dönüm arazi satın alan Katar Emiri’nin annesi Şeyha Moza’nın yanısıra Katarlılar’ın Türkiye’de edindikleri gayrimenkuller Yalova ilinin büyüklüğüne yaklaştı. Katarlıların AKP iktidarları döneminde sahip oldukları taşınmazlar, 798 bin metrekare alana sahip olan Yalova’nın sadece 3 bin metrekare gerisinde kaldı.

CHP Milletvekili Sezgin Tanrıkulu, Çevre ve Şehircilik Bakanı Murat Kurum’un yanıtlaması istemiyle TBMM’ye sunduğu yazılı soru önergesinde, Arap ülkelerinde yaşayanların aldıkları taşınmazları sordu.

Tanrıkulu’nun önergesini yanıtlayan Çevre ve Şehircilik Bakanı Murat Kurum, 2003 yılına kadar hiçbir satın alma işlemi bulunmayan Katarlıların o tarihten bu yana satın aldığı alanların toplam yüzölçümünün 795 bin 552 metrekare olduğunu bildirdi.

BirGün’den Hüseyin Şimşek’in haberine göre; Katarlıların 198 adet ana taşınmaz satın aldığını bildiren Kurum, bu taşınmazların toplam yüzölçümünün 489 bin 901 metrekare olduğunu ifade etti. Katar vatandaşlarının bin 884 adet de “bağımsız bölüm” satın aldığını belirten Bakan Kurum, bu alanların yüzölçümü toplamının ise 305 bin 651 olduğunu ve bu satın alma işlemlerinin bin 592 farklı kişi tarafından gerçekleştirildiğini açıkladı.

EN ÇOK İSTANBUL

Bakan Kurum, Arap etnik kökeninden insanların Türkiye’de en çok İstanbul’dan arazi satın aldığını bildirdi. Kurum’un verdiği bilgiye göre, Araplar 59 ilden arazi edindi. İstanbul’dan aldıklarının büyüklüğü 2 milyon 504 bin metrekareye ulaşırken;

SUUDİLER İLK SIRADA

Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın verilerine göre, Türkiye’nin yabancılara sattığı toplam 3 bin 336 parsel ana taşınmazın büyük bölümü Iraklılar’a gitti. Toplam 19 bin 256 Irak vatandaşı, Türkiye’den 1 milyon 503 bin 272 metrekarelik parsel satın aldı. Yabancılara satılan parsellerin yüz ölçümü büyüklüğünde ise Suudi Arabistan öne çıktı. Suudi Arabistan uyruklu 8 bin 250 kişiye Türkiye’den satılan 915 parselin toplam yüzölçümü büyüklüğü 3 milyon 408 bin 555 metrekare oldu. Suudi Arabistan, Kuveyt ve Irak, Türkiye’den sahip olunan parselin büyüklüğünde öne çıkan üç ülke olurken Katar dördüncü, 649 bin 890 metrekarelik alan ile Birleşik Arap Emirlikleri ise beşinci sırada yer aldı.

'BİRLEŞİK' RANT USULÜ

Cenevrede gazetecilere değerlendirmede bulunan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Kanal İstanbul projesiyle ilgili şunları aktardı:

“Karadeniz’den gelirken Marmara’dan giderken yalılara çarpan kuru yük gemileri, tankerler oldu. Daha son zamanlarda da bu tür bir kaza yaşandı. Bu mudur çevre hassasiyeti yoksa bu tehlikelerden arınmış bir kanal mı? Boğazlarda, Montrö’de bize tanınan bir hak yok, istedikleri gibi gelip geçiyorlar. Sizin Boğazınızı kullanıyorlar ama hiçbir şey elde edemiyorsunuz. Kanal İstanbul ise böyle değil, Süveyş Kanalı’nda ve diğerlerinde oraların nasıl kendilerine ait hakları varsa biz de bu yatırımı yaptığımız zaman bu tür bir hukukumuz doğacak. Üstelik kaza endişesi de taşımayacaksın. İşin bir de bu güzelliği var.”